09:35
0
Cihadın tarihi boyunca uğradığı en korkunç musibet, onun büyük ve küçük diye ikiye ayrılmasıdır. Eskiden .be­ri İslam düşmanları cihadın kendileri İçin arz ettiği tehlike­yi bilmişlerdir. Cihad baki kaldıkça kendilerinin batılla-rıyla yaşayamayacaklarını, devletlerinin (güç ve kuvvetle­rinin) olamayacağını bildiler. Ayrıca müslüm ani arın tek sesle, Allah'ın adıyla ve O'nun bereketiyle cihadı ilan ettik­lerinde önlerinde hiçbir engelin duramayacağını biliyor­lar. Çünkü müslümanlar iki iyilikten birini istiyorlar. Allah da onların yardımcı sidir. Tüm bunları, yarım asırdan daha az bir zamanda dünya küresinin yansını fetheden bu ümm tin selefinin sahifelerinden anlıyoruz.Buradan hareketle, bu korkunç, girift problemleri çözme| yi tefekkür etmeye başladılar. Müthiş çaba gösterip çahştı| lar. Onun için de bir çok çözüm buldular. Onların en muh| kemi, en başarılısı, amaçlarını en iyi bir şekilde gerçekleş^ tireni, barışçı yollarla müslümanları cihaddan alıkoymaktı]! Hakikaten problem çözüldü. Onlar da sofralarına oturur! cihaddan mustarih bir şekilde emin ve mutmain olarak yi-gi yip içiyorlar. Ülkelere hükmedip insanları köleleştiriyorlar|Müslümanları cihaddan geri çeviren, uzun bir zamandan; günümüze dek zelil bir şekilde oturtan şey, cihadın büyük-| küçük diye ikiye ayrılmasıdır. Dediler ki; küçük cihad kafirlerle mücadele, büyük cihad da nefis ve şeytanla mücade ledir. Bu düşmanlar uyanık insanlardır. Biliyorlar ki insanoğ-(: lu diri kaldıkça nefis ve şeytandan kurtulamaz.Hayatı boyunca onu cihaddan alıkoyacak bir görev ver-İ diler kendisine. Rasulullah'ın (s.a.v), müslüm ani arın gön-| lündeki büyüklüğünü bildiklerinden, kendisi için Rasulul-f lah'ın dili üzere uyrdurma bir hadis öne sürdüler. O da şudur:Küçük cihaddan büyük cihada döndük Bunu da| müslümanların kitaplarına sokuşturdular.Dininde aldanmiş, miskin kardeşimiz (!) bunu görünce| "nefis ve şeytanla mücadele en büyük cihad olduğuna göre| küçük cihadı ne yapayım" diyerek uzun teşbihini alıp, i detgahına çekilip nefis ve şeytanıyla mücadele ederek Rab-bine ibadet etmeye başladı. İçlerinde daha hayır taşıyan| bazılarından ise büyük cihadı bitirdikten sonra küçük ciha-f da niyetli olanlar da var, ancak nafile! Bunu nasıl yaparlar?Hadis kitaplarında bu hadisin varlığı mutlak surette yoktur. Hatib-i Bağdadi (r.a) Cabir'den (r.a) olan başka bir se-\ nedle rivayet eder: "Rasulullah (s.a.v) bir gazadan dönüyordu. Rasulullah (s.a.v) onlara şöyle dedi:Hayırlı bir yerden döndünüz, küçük cihaddan büyük cihada döndünüz."Büyük cihad nedir? Ey Allah'ın Rasulü?" dediler.Kulun nefsiyle mücalesidir." dedi. [42]Senedinde. Halef b. Muhammed b. İsmail el Hayyam var. Hakim "onun hadisi sakıttır" derken, Ebul Yala el Ha­lil'de "o karıştırmış, o çok zayıftır, bilinmeyen metinleri ri­vayet etmiş" demiştir.Hakim ve İbn Ebi Zer'a: "O'ndan çok yazdık, onun so­rumluluğundan beriyiz. Ondan ancak itibar için rivayet et­tik,[43]Hadisin senedinde Yahya b. Ala el Bahili'de var. İmam-ı Ahmed "o yalancıdır, hadis uydurur" derken, Amr b. Ali, Nesai ve Darekutni de "hadisleri metruktür" derler. İbn-i Adiy ise "hadisleri uydurmadır" demiş.[44]İmam îbn Teymiyye (Allah rahmet etsin) şöyle der:Bazılarının Tebük seferi dönüşünde Rasulullah'ın; 'kü­çük cihaddan büyük cihada döndük' şeklinde söylediğini ri­vayet ettikleri hadisin aslı yoktur. Nebi'nin (s.â.v.) söz ve fiillerini bilen hiç kimse bunu rivayet etmemiştir. Kafirler­le cihad amellerin en büyüğü, hatta insanın yapacağı en büyük iyiliklerdendir.Tüm bunlardan sonra hadisin mevzu olduğu hususunda şüphe edecek değilin.[45]Az güvenilir ve tabii olan İbrahim b. Ebi Able'den şöy­le rivayet edilmiştir: "Gazadan dönenlere (Rasulullah) şöy­le demiştir:Şüphesiz küçük cihaddan döndünüz, bundan sonra büyük cihada, kalp cihadına ne yapacaksınız?[46]Darekutni der ki: "İbrahim b. Ebi Able kendi nefsinde gü­venilirdir. Ona giden yollar safi değildir." Derim ki, bu sö­zü bu imama sözün zayıflığını beyan etmeden isnad etmek caiz değildir, diye düşünüyorum. Bunun ondan geldiğinin sıhhatini varsaydığımızda dahi o bir beşerdir; doğru da ya­par, yanlış da. Mücahidlere hitap etmesine rağmen masum değildir. Kafirlerle savaştıklarında kalple olan cihada ne ya­pacaklarını soruyor? Çünkü nefis hayatta kalabilmek için mücahidi firara yöneltebilir, yahut bunun dışında bir şeye -mesela infak etmemeye- sevkedebilir. O takdirde kafirler­le mücadele ettiği bir esnada, nefsiyle de mücadele eder. İb­rahim'in görüşünde büyük ve küçük cihad kafirlerle müca­delededir. (Onlarla olan savaştadır.) Aynı anda iki cihadı bir , araya getirdiğinden dolayı büyük cihad demiş olabilir. Bu- ! nun itibara alınması ihtimali vardır. Ancak kendi ibadetha­nelerinde oturup, insanlardan el-etek çeken kişi aslında ne büyük ne de küçük cihad içerisindedir. Hakikatte o nefsinin arzusuna tabidir. Çünkü nefsi ona bunu sevdirmiştir. Şeytan da ona bunu süslemiştir. Sonra eğer bu büyük cihad ise, o za­man, insanlardan ayrı olarak hayatlarını ağaç yapraklarını yemekle idame eden rahipler sınıfı ile hayatlarını oruç ve kulluğa veren Budistlerin yaptıkları bu işle, dünyanın en mutlu ve bahtiyar insanları, olmaları gerekir. Halbuki bunu hiçbir akıllı söyleyemez.Tüm bunlar zayıf ve mevzu hadislerin uğursuzluğun-dandır. Bu hadis uydurmacısının İslam ve ehline karşı kin­dar oluşundan şüphem yoktur. Sofular bunu rahatlıkla (gö­ğüs rahatlığıyla) aldılar. Allah bizleri de onları da bağışla­sın. Sonra bu alçalış ve gerileme döneminde o kültüre men­sup bazı kişiler bunu kabul etmiş ve risaleler halinde de İs-lami kitabevlerine sürmüşlerdir. Kitapçıklarda bu hadisi savunup, onu zayıf gören veya derecesini az görenlere kÖ-rükörüne saldırıyorlar. Allah (c.c.) bizleri ve onları dos­doğru yola hidayet etsin.Allah yolunda cihada denk gelecek hiçbir şey yoktur. Söyleyeceğim delil olarak sana yeter. Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayetle Nebi'ye (s.a.v.) soruldu:Allah yolunda cihad etmeye denk ne var?"Güç yetiremezsiniz" dedi. Üçüncüsünde:Allah yolunda cihad edenin misali, Allah yolunda cihad edenin evine dönünceye kadar gündüzleri oruçla, geceleri de ibadet ve kıyamla geçiren adamın misali gibidir" dedi.[47]Yine ondan rivayetle bir adam:Ey Allah'ın Rasulü! Cihada denk gelecek bir ameli ba­na göster" dedi. Rasulullah (s.a.v):Bulamıyorum" dedi. Sonra:Mücahid çıktığında sen de mescidine girip, kesinti­siz gece kıyam edip, (gündüzleri) oruç tutup iftar edebi­lir misin?" (Adam:)Kim bunu yapabilir?" dedi.[48]Rasulullah'm (s.a.v) ashabından bir kişi tatlı su kaynak­larının bulunduğu bir vadiden geçti. "İnsanlardan el etek çe­kip bu vadide kalsam? Ancak Rasulullah'tan (s.a.v.) izin al­madan bu işi yapmam." diye düşündü. Bunu Rasulullah'a (s.a.v) söyleyince, Rasulullah (s.a.v.):Yapma! Şüphesiz Allah yolundaki birinizin (yaptığı cihad) fazileti, evindeki yetmiş yıl namazından daha ef-daldir. Allah'ın sizi bağışlamasını ve Cennetine koyma­sını istemez misiniz? Allah yolunda cihad ediniz. Deve­nin iki süt arası müddeti kadar Allah yolunda savaşan­lara Cennet vacip olmuştur.[49]Bu son hadis te, cihadı ekber iddialarını tamamen çürüt­mektedir. Çünkü bu sahabe Rasulullah'tan (s.a.v.) insanlar­dan ayrılıp nefsiyle cihad etmek için istekte bulunmuş, Ra­sulullah onu bundan men etmiş ve ondan daha İyisine irşad etmiştir. Sonra bu hadiste dikkat edilmesi gereken başka bir espri de var. Rasullulah'm (s.a.v.):Kim devenin iki süt arası kadar Allah yolunda cihad ederse Cennet ona vacip olur..." sözünün genelinden ha­reketle, Allah yolunda cihad edenler öldürülse de, öldürül-meşe de Cennetle müjdelenmiştir.Hadiste geçen "Fuvaka Nakati", iki süt arası dönem ve­ya sütün sağılıp tekrar sütün memelere dönünceye kadarki zamandır.[50]Bununla, bahsedilen o hadisin mana ve sened bakımın­dan batıl olduğunu Öğrendin. Ondan başka ibadete layık ilah olmayan Allah'a hamd olsun.Kalemi bırakmadan önce şunu söylemek istiyorum. Bu düşünce (sadece nefis ile cihad) tamamıyla sofuca bir düşün­cedir. Kökeni İslam düşmanlarına dayanmaktadır. Onu bı­rakın, arkanıza atın. Nebiniz'in (s.a.v) nasihatına dönünüz:Cihad, şüphesiz ona hiçbir şey denk gelemez."Bu nasihatta, sizin için tüm kötülükleri isteyen -bu kötü­lükler ona dönsün- komplocu düşmanınızın ithal düşünce­lerinden sizleri müstağni kılacak güzellikler var.Dolayısıyla cihad hususunda yazılmış eserlerde çağdaş bazı yazarların bu hadisten etkilenerek yaptıkları gibi 'bü­yük cihad' ya da 'nefisle cihad' diye isimlendirmelerinden etkilememek gerekir.Nefisle mücadeleyi inkar ettiğim veya ona değer verme­diğim kesinlikle anlaşılmasın. Aksine bu konu cihada teş­vik, Allah yolunda ölme sevgisine has olup, iki şey arasın­da zihni bulandırmaktan uzak tutmak gerekir. Ona cihadın iki nevini söylediğimizde, sanki onlardan birini seçme ser­bestliğini veriyoruz. Acaba birini diğerine tercih ettiğimiz­de durum ne olur? Bunu tasavvur edebiliyor musunuz? De­dikleri gibi, her makama bir söz vardır. Ümmet-i islam'ın hac rükünlerini öğrenmeye muhtaç olduğu, Zilhicce ayında Ramazan orucunun hükümlerinden bahsetmemiz hikmetten değildir. Halbuki iki konu da haktır ve ikisi de doğrudur.İşte burada selefi salihinin anlayışları söyledikleri ve yazdıklarındaki fıkıhları ortaya çıkıyor. Cihad ile ilgili ki­taplarında; Allah yolunda cihad etmenin fazileti, Allah yo­lunda ölmenin fazileti, sahabe ve onlara tabi olanların kah­ramanlık haberlerinden başka bir şey bulamazsın. Bununla birlikte nefisle mücadele etme ^rafını da ihmal etmediler. Onun için ayrı bir mevzu tahsis edip ismini 'zühd' koydu­lar. En büyük delilimiz, cihad hususunda ilk defa telifte bulunan Abdullah b. Mübarek'in nefis ile cihad için tahsi­si ettiği "zühd" adlı eseridir. Seleften bir çoğu İbn Müba­rek'in aynısını yapmıştır. Bu müellifimiz de nefisle müca­dele için başka bir kitap daha tahsis etmiştir. İsmini de "Tenbihu'l-Gafilun" koymuştur ki, konusunda yazılmış olan en nefis kitaptır.

0 yorum:

Yorum Gönder