Cihadın tarihi boyunca uğradığı en
korkunç musibet, onun büyük ve küçük diye ikiye ayrılmasıdır. Eskiden .beri
İslam düşmanları cihadın kendileri İçin arz ettiği tehlikeyi bilmişlerdir.
Cihad baki kaldıkça kendilerinin batılla-rıyla yaşayamayacaklarını,
devletlerinin (güç ve kuvvetlerinin) olamayacağını bildiler. Ayrıca müslüm ani
arın tek sesle, Allah'ın adıyla ve O'nun bereketiyle cihadı ilan ettiklerinde
önlerinde hiçbir engelin duramayacağını biliyorlar. Çünkü müslümanlar iki
iyilikten birini istiyorlar. Allah da onların yardımcı sidir. Tüm bunları, yarım
asırdan daha az bir zamanda dünya küresinin yansını fetheden bu ümm tin
selefinin sahifelerinden anlıyoruz.Buradan hareketle, bu korkunç, girift
problemleri çözme| yi tefekkür etmeye başladılar. Müthiş çaba gösterip çahştı|
lar. Onun için de bir çok çözüm buldular. Onların en muh| kemi, en başarılısı,
amaçlarını en iyi bir şekilde gerçekleş^ tireni, barışçı yollarla müslümanları
cihaddan alıkoymaktı]! Hakikaten problem çözüldü. Onlar da sofralarına oturur!
cihaddan mustarih bir şekilde emin ve mutmain olarak yi-gi yip içiyorlar.
Ülkelere hükmedip insanları köleleştiriyorlar|Müslümanları cihaddan geri
çeviren, uzun bir zamandan; günümüze dek zelil bir şekilde oturtan şey, cihadın
büyük-| küçük diye ikiye ayrılmasıdır. Dediler ki; küçük cihad kafirlerle
mücadele, büyük cihad da nefis ve şeytanla mücade ledir. Bu düşmanlar uyanık
insanlardır. Biliyorlar ki insanoğ-(: lu diri kaldıkça nefis ve şeytandan
kurtulamaz.Hayatı boyunca onu cihaddan alıkoyacak bir görev ver-İ diler
kendisine. Rasulullah'ın (s.a.v), müslüm ani arın gön-| lündeki büyüklüğünü
bildiklerinden, kendisi için Rasulul-f lah'ın dili üzere uyrdurma bir hadis öne
sürdüler. O da şudur:Küçük cihaddan büyük cihada döndük Bunu da| müslümanların
kitaplarına sokuşturdular.Dininde aldanmiş, miskin kardeşimiz (!) bunu görünce|
"nefis ve şeytanla mücadele en büyük cihad olduğuna göre| küçük cihadı ne
yapayım" diyerek uzun teşbihini alıp, i detgahına çekilip nefis ve şeytanıyla
mücadele ederek Rab-bine ibadet etmeye başladı. İçlerinde daha hayır taşıyan|
bazılarından ise büyük cihadı bitirdikten sonra küçük ciha-f da niyetli olanlar
da var, ancak nafile! Bunu nasıl yaparlar?Hadis kitaplarında bu hadisin varlığı
mutlak surette yoktur. Hatib-i Bağdadi (r.a) Cabir'den (r.a) olan başka bir se-\
nedle rivayet eder: "Rasulullah (s.a.v) bir gazadan dönüyordu. Rasulullah
(s.a.v) onlara şöyle dedi:Hayırlı bir yerden döndünüz, küçük cihaddan büyük
cihada döndünüz."Büyük cihad nedir? Ey Allah'ın Rasulü?" dediler.Kulun nefsiyle
mücalesidir." dedi. [42]Senedinde.
Halef b. Muhammed b. İsmail el Hayyam var. Hakim "onun hadisi sakıttır" derken,
Ebul Yala el Halil'de "o karıştırmış, o çok zayıftır, bilinmeyen metinleri
rivayet etmiş" demiştir.Hakim ve İbn Ebi Zer'a: "O'ndan çok yazdık, onun
sorumluluğundan beriyiz. Ondan ancak itibar için rivayet ettik,[43]Hadisin
senedinde Yahya b. Ala el Bahili'de var. İmam-ı Ahmed "o yalancıdır, hadis
uydurur" derken, Amr b. Ali, Nesai ve Darekutni de "hadisleri metruktür" derler.
İbn-i Adiy ise "hadisleri uydurmadır" demiş.[44]İmam
îbn Teymiyye (Allah rahmet etsin) şöyle der:Bazılarının Tebük seferi dönüşünde
Rasulullah'ın; 'küçük cihaddan büyük cihada döndük' şeklinde söylediğini
rivayet ettikleri hadisin aslı yoktur. Nebi'nin (s.â.v.) söz ve fiillerini
bilen hiç kimse bunu rivayet etmemiştir. Kafirlerle cihad amellerin en büyüğü,
hatta insanın yapacağı en büyük iyiliklerdendir.Tüm bunlardan sonra hadisin
mevzu olduğu hususunda şüphe edecek değilin.[45]Az
güvenilir ve tabii olan İbrahim b. Ebi Able'den şöyle rivayet edilmiştir:
"Gazadan dönenlere (Rasulullah) şöyle demiştir:Şüphesiz küçük cihaddan
döndünüz, bundan sonra büyük cihada, kalp cihadına ne yapacaksınız?[46]Darekutni
der ki: "İbrahim b. Ebi Able kendi nefsinde güvenilirdir. Ona giden yollar safi
değildir." Derim ki, bu sözü bu imama sözün zayıflığını beyan etmeden isnad
etmek caiz değildir, diye düşünüyorum. Bunun ondan geldiğinin sıhhatini
varsaydığımızda dahi o bir beşerdir; doğru da yapar, yanlış da. Mücahidlere
hitap etmesine rağmen masum değildir. Kafirlerle savaştıklarında kalple olan
cihada ne yapacaklarını soruyor? Çünkü nefis hayatta kalabilmek için mücahidi
firara yöneltebilir, yahut bunun dışında bir şeye -mesela infak etmemeye-
sevkedebilir. O takdirde kafirlerle mücadele ettiği bir esnada, nefsiyle de
mücadele eder. İbrahim'in görüşünde büyük ve küçük cihad kafirlerle
mücadelededir. (Onlarla olan savaştadır.) Aynı anda iki cihadı bir , araya
getirdiğinden dolayı büyük cihad demiş olabilir. Bu- ! nun itibara alınması
ihtimali vardır. Ancak kendi ibadethanelerinde oturup, insanlardan el-etek
çeken kişi aslında ne büyük ne de küçük cihad içerisindedir. Hakikatte o
nefsinin arzusuna tabidir. Çünkü nefsi ona bunu sevdirmiştir. Şeytan da ona bunu
süslemiştir. Sonra eğer bu büyük cihad ise, o zaman, insanlardan ayrı olarak
hayatlarını ağaç yapraklarını yemekle idame eden rahipler sınıfı ile hayatlarını
oruç ve kulluğa veren Budistlerin yaptıkları bu işle, dünyanın en mutlu ve
bahtiyar insanları, olmaları gerekir. Halbuki bunu hiçbir akıllı söyleyemez.Tüm
bunlar zayıf ve mevzu hadislerin uğursuzluğun-dandır. Bu hadis uydurmacısının
İslam ve ehline karşı kindar oluşundan şüphem yoktur. Sofular bunu rahatlıkla
(göğüs rahatlığıyla) aldılar. Allah bizleri de onları da bağışlasın. Sonra bu
alçalış ve gerileme döneminde o kültüre mensup bazı kişiler bunu kabul etmiş ve
risaleler halinde de İs-lami kitabevlerine sürmüşlerdir. Kitapçıklarda bu hadisi
savunup, onu zayıf gören veya derecesini az görenlere kÖ-rükörüne saldırıyorlar.
Allah (c.c.) bizleri ve onları dosdoğru yola hidayet etsin.Allah yolunda cihada
denk gelecek hiçbir şey yoktur. Söyleyeceğim delil olarak sana yeter. Ebu
Hureyre'den (r.a.) rivayetle Nebi'ye (s.a.v.) soruldu:Allah yolunda cihad etmeye
denk ne var?"Güç yetiremezsiniz" dedi. Üçüncüsünde:Allah yolunda cihad edenin
misali, Allah yolunda cihad edenin evine dönünceye kadar gündüzleri oruçla,
geceleri de ibadet ve kıyamla geçiren adamın misali gibidir" dedi.[47]Yine
ondan rivayetle bir adam:Ey Allah'ın Rasulü! Cihada denk gelecek bir ameli bana
göster" dedi. Rasulullah (s.a.v):Bulamıyorum" dedi. Sonra:Mücahid çıktığında sen
de mescidine girip, kesintisiz gece kıyam edip, (gündüzleri) oruç tutup iftar
edebilir misin?" (Adam:)Kim bunu yapabilir?" dedi.[48]Rasulullah'm
(s.a.v) ashabından bir kişi tatlı su kaynaklarının bulunduğu bir vadiden geçti.
"İnsanlardan el etek çekip bu vadide kalsam? Ancak Rasulullah'tan (s.a.v.) izin
almadan bu işi yapmam." diye düşündü. Bunu Rasulullah'a (s.a.v) söyleyince,
Rasulullah (s.a.v.):Yapma! Şüphesiz Allah yolundaki birinizin (yaptığı cihad)
fazileti, evindeki yetmiş yıl namazından daha ef-daldir. Allah'ın sizi
bağışlamasını ve Cennetine koymasını istemez misiniz? Allah yolunda cihad
ediniz. Devenin iki süt arası müddeti kadar Allah yolunda savaşanlara Cennet
vacip olmuştur.[49]Bu
son hadis te, cihadı ekber iddialarını tamamen çürütmektedir. Çünkü bu sahabe
Rasulullah'tan (s.a.v.) insanlardan ayrılıp nefsiyle cihad etmek için istekte
bulunmuş, Rasulullah onu bundan men etmiş ve ondan daha İyisine irşad etmiştir.
Sonra bu hadiste dikkat edilmesi gereken başka bir espri de var. Rasullulah'm
(s.a.v.):Kim devenin iki süt arası kadar Allah yolunda cihad ederse Cennet ona
vacip olur..." sözünün genelinden hareketle, Allah yolunda cihad edenler
öldürülse de, öldürül-meşe de Cennetle müjdelenmiştir.Hadiste geçen "Fuvaka
Nakati", iki süt arası dönem veya sütün sağılıp tekrar sütün memelere dönünceye
kadarki zamandır.[50]Bununla,
bahsedilen o hadisin mana ve sened bakımından batıl olduğunu Öğrendin. Ondan
başka ibadete layık ilah olmayan Allah'a hamd olsun.Kalemi bırakmadan önce şunu
söylemek istiyorum. Bu düşünce (sadece nefis ile cihad) tamamıyla sofuca bir
düşüncedir. Kökeni İslam düşmanlarına dayanmaktadır. Onu bırakın, arkanıza
atın. Nebiniz'in (s.a.v) nasihatına dönünüz:Cihad, şüphesiz ona hiçbir şey denk
gelemez."Bu nasihatta, sizin için tüm kötülükleri isteyen -bu kötülükler ona
dönsün- komplocu düşmanınızın ithal düşüncelerinden sizleri müstağni kılacak
güzellikler var.Dolayısıyla cihad hususunda yazılmış eserlerde çağdaş bazı
yazarların bu hadisten etkilenerek yaptıkları gibi 'büyük cihad' ya da 'nefisle
cihad' diye isimlendirmelerinden etkilememek gerekir.Nefisle mücadeleyi inkar
ettiğim veya ona değer vermediğim kesinlikle anlaşılmasın. Aksine bu konu
cihada teşvik, Allah yolunda ölme sevgisine has olup, iki şey arasında zihni
bulandırmaktan uzak tutmak gerekir. Ona cihadın iki nevini söylediğimizde, sanki
onlardan birini seçme serbestliğini veriyoruz. Acaba birini diğerine tercih
ettiğimizde durum ne olur? Bunu tasavvur edebiliyor musunuz? Dedikleri gibi,
her makama bir söz vardır. Ümmet-i islam'ın hac rükünlerini öğrenmeye muhtaç
olduğu, Zilhicce ayında Ramazan orucunun hükümlerinden bahsetmemiz hikmetten
değildir. Halbuki iki konu da haktır ve ikisi de doğrudur.İşte burada selefi
salihinin anlayışları söyledikleri ve yazdıklarındaki fıkıhları ortaya çıkıyor.
Cihad ile ilgili kitaplarında; Allah yolunda cihad etmenin fazileti, Allah
yolunda ölmenin fazileti, sahabe ve onlara tabi olanların kahramanlık
haberlerinden başka bir şey bulamazsın. Bununla birlikte nefisle mücadele etme
^rafını da ihmal etmediler. Onun için ayrı bir mevzu tahsis edip ismini 'zühd'
koydular. En büyük delilimiz, cihad hususunda ilk defa telifte bulunan Abdullah
b. Mübarek'in nefis ile cihad için tahsisi ettiği "zühd" adlı eseridir.
Seleften bir çoğu İbn Mübarek'in aynısını yapmıştır. Bu müellifimiz de nefisle
mücadele için başka bir kitap daha tahsis etmiştir. İsmini de
"Tenbihu'l-Gafilun" koymuştur ki, konusunda yazılmış olan en nefis
kitaptır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder